Dedelerden Torunlarına Miras Bonsai Sanatı

Bonsai sanatının kapsamlarını, barındırdığı anlamları ve gündelik yaşantımıza nasıl etkileri olduğunu gösteren, tüm tarihiyle bonsai sanatını ele alıyoruz...

Dededen Torunlarına Kadar Uzanabilen Bir Sanat Bonsai…

Bonsai Sanatı                                                                                                

Bonsai'in geçmişi bin yıldan daha eskilere uzanır. İkebana düşüncesi Bonsai'de de egemendir. Japon halkı doğa sevgisi ve tutkularını ilk dönemlerden bu yana yüzeyde bırakmamış; doğayı yaşatmayı, tutkudan da öteye bir sanat haline getirmiştir. Böylelikle tıpkı İkebana'da olduğu gibi Bonsai gelenekleri de zamanla geliştirilmiştir.

Bonsai temel malzeme olarak yaşayan bitkileri ve ağaçları kullanır. Ancak bu noktada saksı içinde bitki veya çiçek yetiştiriciliği ile Bonsai arasındaki farkı önemle vurgulamak gerekir. Saksı bitkileri genellikle yeşillikleri ve çiçekleriyle hayranlık uyandırır. Bonsai da bir saksı veya kapta yetiştirilen bitki ve ağaç olmakla birlikte ayrılık Bonsai'nin doğrudan doğruya doğayı yansıtmasında yatar. Saksı içindeki bir bitki doğayı insana bir bütün olarak yansıtmaktan uzaktır. Ama yine aynı saksı içindeki bir kayısı ağacı, hele çiçekleri de açmışsa, kişiyi sanki kuşların cıvıldadığı, meltemin serin serin estiği bir vadiye götürür. Orada dağları, bulutları, çağlayanları görür gibi olur insan. Bonsai bir kere kabına oturdu mu, sahibinin bakımı altında yıllar yılı yaşar, yaşlanır. Japonya'da bugün bin yıl öncesinden kalma Bonsai örnekleri olduğunu söylersek bu konuda daha iyi fikir vermiş oluruz. Bu Bonsai örnekleri kuşaklar boyunca bakıcılarının özeni ve doğanın zenginliğiyle günümüze kadar gelmişlerdir ve kim bilir daha kaç kuşak boyu yasamaya devam edeceklerdir. Bu nedenle Bonsai için "Bitmemiş Sanat Eseri" deyimini kullanabiliriz.

Bonsai'nin Yetiştirilmesi

Bonsai için seçilen fidan saksıya yerleştirildiğinde, saksının seçilen bitkinin su gereksinimini yeterince karşılayabilecek bir yapıda olmasına dikkat edilir. Saksı toprakla doldurulduktan sonra sulama işleminin büyük bir özenle sürdürülmesi gerekir. Sulamada esas her kök ucunun yeterince nemlenmesini sağlamaktır. Fidan büyüyüp filizlendikçe fazlalıklar budanır. Ancak, saksıya konduktan iki veya üç yıl sonra bitkinin kökleri saksıyı hemen hemen tamamen dolduracak kadar büyümüş olacağından saksı değiştirmek, bunu yaparken de köklerdeki fazlalıkları budamak gerekir. Köklerdeki fazlalıklar budanmadığı takdirde bitkinin su emebilmesi, dolayısıyla nefes alması zorlaşır. Bu nedenle saksının değiştirilmesine geçilir. Saksı değiştirme işlemi bitkinin uyku halinde olduğu bir sırada, yani ilkbaharda goncalarının açılacağı zamandan önce yapılmalıdır. Bunun için bitki önce saksıdan çıkarılır, köklerinden gerekli budamalar yapılır - ki bu genellikle köklerin üçte birinin budanması demektir - ve eski saksıdaki toprağın üçte biri yeni saksıya yerleştirildikten sonra bitkiye istenen sekli vermek üzere üst dallarda veya gövdede gerekli budama işlemlerine geçilir, ve sonunda bitki üstü taze topraklı yeni kabına yerleştirilir. İki, üç hafta içinde budanan köklerden yeni kökler çıkar. Budama yoluyla zindeleştirilmiş olan bitkinin dallarından yeni yeni dallar fışkırır. Ancak, yetiştirici bu yeni dalları, filizleri ve goncaları gerektiği şekilde devamlı olarak budamayı sürdürür. 

Bonsai'nin canlı bir bitki olduğunu belirtmiştik. Bitkilerin özümleme olayını gerçekleştirebilmesi için havaya, suya ve güneş ışığına ihtiyacı olduğundan Bonsai genellikle açık havada uygulanır, ilkbaharla sonbahar arasında Bonsai günde iki - üç kez sulanır. Ancak sulamada dikkat edilecek husus, toprağın devamlı olarak nemli kalmasını sağlamak değil, kurudukça sulanmasıdır.

Soğuk iklim olan yerlerde, belirli bazı Bonsai türlerinin soğukla doğrudan teması önlenmelidir. Bütün bitkilerin yetiştirilmesinde olduğu gibi Bonsai türlerinde de gübreden yararlanılmalıdır. Saksı değiştirme işlemi tamamlandıktan sonra, sıcak yaz ayları hariç, bitkiye Ekim ayına kadar gübre verilebilir. Bu arada zararlı böceklerden koruyucu ilaçların da rahatlıkla kullanılabileceği kuşku götürmez. Böylelikle, bazı belirli Bonsai türlerinin hastalanıp kuruması önlenmiş olur.

Bonsai Malzemesinin Seçimi

Her bitki veya fidandan Bonsai yapılamaz. Seçilecek bitkinin Bonsai'nin süs ve görünüm değerini devam ettirebilmesi bakımından bazı koşullara sahip olması gereklidir. Örneğin: Bitkinin yaprakları olabildiğince sık fakat küçücük olup çekici bir güzelliğe sahip olmalıdır. Bitki dört mevsimde de güzellik ve çekiciliğini koruyabilmelidir.

Bitki ya da ağaç seklini kolaylıkla koruyabilmeli ve uzun ömürlü olmalıdır. Bitki ya da ağaç dayanıklı, saksıda yetiştirilmeye uygun olmalı ve özel koruyucu önlemlere gerek göstermemelidir.

Japonya'da Bonsai için en uygun bitki türleri çam ve meşe familyalarından gelen kızıl cam, kara çam, Ezo ladini, ardıç, sedir, dikenli ardıç gibi dört mevsim boyu yapraklarını dökmeyen ağaçlar ve mevsimlere göre yaprak dökmekle birlikte dayanıklı türlerden Kaede çınarı, Japon gri kabuklu karaağaç, kayın, Çin ayvası, kiraz ve Japon kayısısıdır.

Bu arada bazı yetiştiriciler çoban püskülü ya da dikenli defne veya Japonya'da "himeshara" adıyla anılan kamelya türünden bir ağacın Bonsai örneklerini başarılı bir şekilde yetiştirmeye başlamışlardır. Bazı yetiştiriciler de Japonya'da "sansho" adı verilen Japonya'ya özgü bir çeşit biber ağacının Bonsai örneklerini yetiştirmektedirler. Bu tür ağaçların Bonsai örneklerini yetiştirmek çok daha fazla sabır, özen ve bakım isteyen bir iştir, özellikle "himeshara" ağacının Bonsai örneklerinde en azından 24 ile 30 ağacın bir arada yetiştirilmesi ve sonuç olarak ortaya bir himeshara korusunun çıkması gerekiyor. Çünkü doğada da bu ağaçlar koruluklar halinde bulunmaktadır. Yıllar süren bir çalışmadan sonra artık olgunluk çağına erişen Bonsai örnekleri son şekillerini, yetiştiricinin estetik anlayışına göre seçtiği bir tepsinin üstünde bulurlar. Tepsinin üstünde Bonsai örneğinin doğal çevresi büyük bir ustalıkla yansıtılır.

Herhangi bir Bonsai örneğinin değerlendirilmesinde göz önünde tutulacak unsurlar ağacın kökleri, gövdesi ve dallarının görünümüdür. Bu üç unsur değerlendirmenin üç temeli olarak kabul edilse de görünüm ve sekil yine de ana kriter sayılmamalıdır. Zira, iyi bir Bonsai örneğinde bütünüyle bir uyum, güzellik ve karakter bulunmalıdır.

Bugün Japonya'da Bonsai sahibi olanların büyük bir çoğunluğu bunları miras yoluyla devralmıştır. Ama onlar da hayatları boyunca bu son derece tatminkâr hobiyi sürdürürler. Kentlerde oturan apartman sakinleri balkonlarında, ya da evlerinin bahçelerinde Bonsai ile uğraşırken kendilerini doğanın kucağında hissederler ve bir dereceye kadar kentleşmenin kaçınılmaz sonucu olan doğadan uzaklaşmanın eksikliğini gidermiş olurlar.

Japonya'da birçok Bonsai derneği kurulmuştur. Bu derneklerin çoğu şirketlerin bünyesinde oluşturulmuştur. Bu kuruluşların en büyüğü olan Japonya Bonsai Derneği, kâr gütmeyen bir kuruluş olarak 1965 yılında eski başbakanlardan Shigeru Yoshida'nın başkanlığında kurulmuştur. Shigeru Yoshida'nm vefatından sonra dernek başkanlığını devralan Nobusuke Kishi de Japonya'nın eski başbakanlarındandır. Derneğin ülkede 239 şubesi bulunmaktadır.

1964 yi1ında Tokyo Olimpiyat Oyunları sırasında Japonya'da bir araya gelen 94 ülkenin temsilcileri, Tokyo'nun Hibiya Parkı'nda kurulan Japonya Bonsai Suiseki Sergisini izlemek olanağı bulmuşlardı. 1964 yılından sonra bu konudaki uluslararası ilişkilerde büyük bir artış kaydedildi ve 19 Nisan 1980 tarihinde Osaka'da Dünya Bonsai Kongresi toplandı. Kongrede 11 ülkenin Bonsai öğretmenleri bir araya gelerek dünya çapında bir Bonsai Federasyonu kurulması kararını aldılar.

Bir tek tohumdan minyatür de olsa yüzyıllar boyu yasayacak bir ağacın yetiştirilmesini temel alan Bonsai kavramı artık evrensel bir nitelik kazanmış durumdadır. Bonsai tutkusu bütün dünyada barışı sağlayacak köprülerin kurulmasına ve dünya ulusları arasında iyi niyet ve kardeşlik duygularının geliştirilmesine son derece olumlu katkılarda bulunabilecek bir sanat dalı olarak önemini daima koruyacaktır.